Yaz Kızım…

“İzmir, 7 Aralık 1974”

“Dün akşam saatlerinde aynı apartmanda altı cinayet birden işlendi. Buca Forbes Caddesi’nde bulunan Güneş Apartmanı dün korkunç bir trajediye sahne oldu. Sekiz daireli apartmanın beş dairesine giren saldırgan (ya da saldırganlar) altı kadını katletti.”

Bu satırlarla başlıyor Mehmet Anıl’ın romanı. İsmi ve başlangıcı sizde sıradan bir cinayet romanı okumaya başladığınız hissini uyandırabilir; fakat sayfalar ilerledikçe bu fikirden ister istemez sıyrılıyorsunuz. Olaya dışarıdan bakmak yerine, cinayetlere giden süreci en ince ayrıntısına kadar katilin ağzından dinleyip -bir bakıma olaya dahil olmak- kitabı daha da ilginç kılıyor açıkçası.

Yerleştiği kasabanın, özellikle genç yaşta kızı olan ailelerin, gözdesi olan sıradan bir doktorun iç dünyasının sıradanlıktan fersah fersah uzakta olabileceğini her sayfada daha da göz önüne seriyor Mehmet Anıl. Dört ayrı bölümden oluşan romanın her bir bölümü, hayalin ve mükemmeli aramanın gerçek yaşamı sekteye uğratmasıyla ilerliyor. Bir bakıma tekerine taş konan “gerçek”, tek koyu olan “hayali” ete kemiğe büründürerek kıvılcımı ateşliyor.

İç dökmeyle karışık bir savunmanın ürünü olan Forbes Cinayetleri hakimiyle, katiliyle, zamanlar arası geçişte kafanız bulanınca imdada yetişen avukatıyla aslında tam bir mahkeme…

“Herhangi bir şey gerçeklik kazanınca; bir düş, bir umut, bir beklenti tüm sihrini yitiriyor Hakim. Cazibe denen şey, yoğun bir sisin belirsizliği ardında saklandığını düşündüğümüz bir mücevherdir. O belirsizliktir ki; düşleyebildiğiniz her şeyi bize vaat eder. Gerçek olmuş, olmamış ne fark eder? Önemli olan kalbin çarpması değil midir? Düşlerim hiç de küçümsenecek şeyler değildi. En azından benim için. Yaz kızım…”

Kitap İncelemesi: Mehmet Anıl / Forbes Cinayetleri

— Evrim EGE, Ocak 2010

Yorum Gönder